1 Ekim 2009 Perşembe

Türklerin Devletçilik Geleneği ve Genel Eşitlik İlkesi








Bu yazının sabah sabah zuhur etmesinin nedeni dün İzmir'de gerçekleşen bir protestonun bu sabah kahvaltıma yansımasıdır. Türkiye 'nin şu andaki başbakanı dün İzmir Dokuz Eylül Üniversitesini filan falan açılışı nedeni ile ziyaret etmiş. Başbakanın açılış konuşması sırasında bir öğrenci omuzlarında yükünü hissettiği bir takım nedenlerle devlet görevlisinin konuşmasını kesmek istercesine bağırıyor, görevliyi(başbakan) cumhuriyetin yıkılması tehlikesinden sorumlu tutmak istiyor..

Bizi ilgilendiren kısmı burada başlıyor, çocuk ayağa kalkıp da ilk cümlesini söyleyeyazarken, ense kökünden -başbakanın konuşma seromonisini onlarca gencin hayatından daha değerli gören- bir cengaver çıkıp çocuğu sıkboğaz ediveriyor. Öyle ki ben izlerken "şimdi boynunu kıracak!" diye izledim.

Müsaade ederseniz bu adamı/ları karalamak yerine genel geçer bir şeyler söylemek istiyorum.

1-) Teoride bir insanı bir diğerine üstün kılan herhangi bir nitelik , nicelik yoktur. (Pratik içinde aynısını söyleyeyebilseydik şu anda başka bir konuda bir şeyler yazmayı deniyor olurdum. Belkide bir zeytin ağacı altında uzanıyordum.)

2-) Memleketin kimi yerlerinde kimi nedenlerle göreve getirilmiş insanlar ; insanlar tarafından seçilir ve insanlara hizmet etmek için seçilir.

3-) Aynı memleketin aynı vatandaşlık haklarına sahip insanları, kendileri adına bir takım işleri (Uluslararası ilişkiler , maliye, yerel yönetim...) yönetmeleri için seçtikleri vatandaşlara hesap sorma hakkına sahiptir. Seçilmiş kimsenin ise ilk görevi hesap vermektir.

Seçilmiş bir görevli bir protokolcülük oyunundaki "buraları ben yarattım" şarkısının bölünmemesi için bir vatandaşının tartaklanmasını kabul edilebilir buluyorsa , bu görevlinin ahlaki ve sosyal değer yargıları üzerinde düşünmenin önemi ve gereği yoktur.

Burada düşünmemiz gereken kendi değerlerimizdir. Bu olayı kabul edilebilir, sindirilebilir bulan bizlerin bu tutumu sürdürme konusundaki yaklaşımı , benim için yegane merak konusudur.


İlgilenenler için not: Başlık yazı ile alakasız duruyor olabilir. Kapalı halde bile anlaşılır bulunduğunu düşündüğüm ayrıntı Türk halklarının geçmişten getirdiği güçlü devlet yapılarının bu gün demokrasi ve eşitlik içinde kimilerinin dediği gibi "primus inter pares"* haller doğurmasıdır. Günümüzün siyasi ve sosyal yapısı içinde bu güçlü gelenek paternalist** ve nepotik*** bir kabuğa dönüşmüştür. Birçokları bu davranış biçimini bilinçsizce-bu ananeye dayanan kasıtlı bir bilinçsizliktir- sürdürmeyi evla bulmaktadır.

------
*Primus inter pares: Kısaca iki eşit insandan birinin diğerine göre daha "eşit" olması durumu

**Paternalizm: Tdk. çev. ile Babacılık , kısaca değinmek gerekirse hani şu mahalle abilerine veya kimi başka informel örgüt büyüklerine gizemli bir saygı gösterme durumu.

***Nepotizm: Eş, dost, akraba kayırıcılık, tdk

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder