27 Ağustos 2010 Cuma

Ölülerin Suyu - Taş Yağı






    Bir şarkı vardı ;
Bu dünya bizim , yok etmeyelim
diye kavuştak olurdu. Bu dünyanın bizim olduğu kısmı gerçeklerle pek uyuşmaz fakat yok etmeme önerisi oldukça yerindedir. Dünyanın kime ait olduğu konusu uzun bir konudur ve bizi en azından bu yazı için fazla ilgilendirmez, yok edilmesi de oldukça uzun bir konudur ve biz bu deryadan bir plankton yakalasak kafidir önermesine olan saygımız adına planktonumuzdan bahsedelim.

    Varsayımların doğru olduğunu kabul edersek 3.8 milyar yıl önce prokaryot adı verilen ve basit diye nitelenen (Bir hayatın biçimini , muhtevasını onu yaşamadan bilip de sınıflayabilen kişilerce) yaşam formları ile başladığı kabul edilen yeryüzündeki hayat..
 
    Nasıl telaşlara düştükleri , nasıl öğrendikleri , nasıl soludukları , nasıl sevdikleri ve sair zilyon tane enerji dalgalanımı geçiren yaşam formları en güzel anıları ile birlikte erken , vakitlice , ihtiyari , gayri-ihtiyari  biyolojik yaşamlarını tamamlayarak toprağın altına çekiliyorlar.
    Dünya deviniyor orojenik, epirojenik hareketler doğu alman hakemden 4.4 puan alıyor. Şecerelerini bilemediğimiz almanaklarını tutamadığımız canlılar, ısı , basınç , anaerobik ortam derken çürüyorlar ve petrol denen benim ölülerin suyu dediğim şeye dönüşüyorlar.

    Biz ise öyle naif bir ırkız ki ölülerin suyunu içen hareketli demir yığınları yapıyoruz . Ta ki son ölünün suyu da fiziksel değişime uğratılana kadar yapacağımızdan da eminim. Fütürisler , filozoflar , ekonomistler , biyologlar ve buna dair bundan sair bir çok kırkambar çıkıp fikirlerini söyleyecekler bu bitiş hakkında . İyi oldu diyecekler , kötü oldu diyecekler. Fakat yerine konulamaz bir şeyin yokoluşu tarifsizdir.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Yunan, ve Yunanlı kelimeleri üzerine..






    Öncelikle şunu belirtmek isterim ben bir etimolog değilim -Çağımızda insanlara, bu tür sıfatları ilgili kurumların denizleri değil de kıyılarını sorarak/ezberleterek dağıttığını göz önüne alacak olursak*-,  fakat ben öncelikle herhangi bir insanım , buna binaen bir düşünce işçisiyim ve buna binaen bir etimolog, tarihçi, fizikçi, kimyager, sosyolog, hukukçu, dendrolog ve sair herşeyim, öyle olmak zorundayım,  beni ilgilendiren her şeyin doğrusuna , iyisine , gerçeğine ulaşmaya çalışmak benim doğam.

    Yunan , Tdk'nın galat-ı meşhur fasihâdan evlâdır felsefesi ile "Yunanistan'da yaşayan veya Yunanistan halkından olan kimse, Yunanistanlı, palikarya." şeklinde karşıladığı sözcük. Yunanlı ise aynı kurumca da refere edilen genel-geçer dil kurallarına aykırı bulunduğu üzere sözlükler ve klavuzlarda yer edinememişse de yaşayan dilde yaygın yine dilin arifane yapısından , bilgisizlikten veya başka durumlardan kaynaklanan rekürsif(türemesine rağmen kök kelimeden anlamca farklılaşmamış) kelime.

    Kelime üzerine ilk kez düşündüğüm gençlik yıllarımda kelimeyi karşılaması gereken ilgili medeniyetteki kelimenin dilimizdekine benzemediğini gördüğümde şöyle demiştim : "kelime dilimize orijinal halinden benzeşmediğine göre -ki bu doğal olabilir zirâ ilgili medeniyet ile bizim medeniyetimizin ilişkileri oldukça eski- bu kelime bizim dilimize ait olmalı" bu çıkarım üzerine düşünürken yunmak fiilinden yunan sözcüğünün türetilmiş olabileceği aklıma gelmişti fakat bu oldukça komik olurdu neden bir medeniyetin insanlarına "yıkanan" diyelim ki ? kendisini hızla çökerten bu fikirden sonra bir daha yıllarca bu konuda hiç bir şey düşünmedim.

    Yunan kelimesinin kökenine baktığımda çok açık bir şekilde şu kelimeyi görüyorum: Ionian  (>>iyonyan>>iyonan>>yonan ya da yunan -son üç hâlini de yöre halkının ağzından aynen duymanız mümkündür-) "ion ilinden/illerinden olan" anlamına gelen bu kelime gibi dilimizde binlerce yılın tozunu, gizini üzerinde taşıyan kelimelerin sayısı pek az değildir.

    Peki ne olmuş yunan ioniansa?;
Öncelikle haritada1 gördüğünüz üzere Ionia hiç de bugün ilişkilendirildiği yer değildir. Anadolu halkı tarafından genellikle gâvur öneki ile anılan İzmir dolaylarında yaşamış olan medeniyet Homeros2 ve Sappho gibi hexametronu3 dillendirmiş edebiyat ve sanat tarihinin en önemli isimlerini  de kapsar4. Bu medeniyetin bu gün yunan denilen halkla doğrudan bir alakası yoktur.

Bugün yunan(ve Yunanistan) dediğimiz komşumuza zannediyorum onların kendilerine ve ülkelerine daha uygun buldukları adları 'Ellīnikī́ Dīmokratía'dan  yola çıkarak dilimizin fonetiğine uygun biçimde Elinika ya da Helenika insanlarına da Ellen ya da Hellen dememiz düşünce ve doğruluk nehrinde basmaya çalıştığımız kaygan ve yosunlu taşlardan birini dahi azaltır kanısındayım zahir bir yerlerden başlamak gerek..



Bu yazıyı bir fikir işçisi olarak, tesadüf ettiği günün sahipleri olan işçilere adıyorum.
Saygılar..




Notlar:
*: Elbette mesleklerini başarıyla icra edenleri arılarım. Bunu dipnot olarak belirtmemin nedeni ise dipnota konu olan istisnaların genellikle bu konuda herhangi bir kompleks hissetmemeleridir. Yine de belirtelim.
1:Haritanın pek doğru düzgün çizildiğini iddia etmiyorum yöre tarihini iyi tanıyanlar mazur görsünler, hani şu yeni reklamlarda dedikleri gibi görsel amaçlı :)
2:Homeros başlı başına bir kütüphane olabilecek bir derinliktir. Buna rağmen kendi birikimlerimi bir yazı haline getirmeyi düşünmüyor değilim.
3:Hexametron edebi bir ölçüdür.Bu kadarını bile merak edip, bu dipnota geldiğiniz için size teşekkür edebilirim.  Homeros'tan bahsettiğimiz zaman bol bol bu koro ruhuna hayat veren ölçüden bahsedeceğim.
4:Burada daha fazla isim , ayrıntılı bilgi , neden edebiyat tarihinde bu kadar önemli oldukları ile bilgiler vererek odağı kaydırmak istemiyorum inşallah başka bir yazıda bu muhteşem ayrıntıları anlatmak şansına da nail oluruz

23 Ocak 2010 Cumartesi