26 Mayıs 2011 Perşembe

saygı






nasıl yaratılır bir dünya;
Söyle tanrıça.
güvenimin derzlerinde
tomurcuklanan ifritleri kara sar!
soğuk ateşte tavla umudumu!
fakat hislerimi yakma ne olur,
tavlarken umudumu.
….
şimdi iki kara zeytin gibi
bakıyor kaderin gözleri
donuk, umarsız, kekremsi bir lezzet
kıvamında;
yalvarırım müsaade ediniz
sığ sularından içtim nehirinizin.
her yudumu farklı,
her şırıltıda gizemli hatıralar saklı
bu fani tatlar boğazımı yaktı.
Bilmek istemenin verdiği cesarettir,
bu küstahlığım.
susuzluk değilmiş nihayetsiz ereğim,
öğrendikçe acıktım.
ilk ve iyiki de O el verdi bana,
O çaldı aklımın kapısını
Kendi memleketlim, ağam, beyim
Hey Bre maionia’lı söyle!
yaşadın mı, yaşamadın mı?
Yaşadınsa hala yaşıyorsun,
evrende tek bir doğru olarak.
Yaşlı âmâ, büyük usta!
aquarium’a bakar gibi
bakmayı dünyaya;
ihtimal vermeyi gözlerimin
görmediğine, duyulmamışı
söylemeyi,
kaç bilge bilir bu dizeyi,
artık
ölüm bana yakın,
aklımdan uzak
ver eteğini öpeyim

*1998

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder