tag:blogger.com,1999:blog-67280167300868224502024-02-07T11:42:00.046+03:00lyceumAdam döven felsefeMurat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.comBlogger11125tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-60169861219912122172011-09-01T01:00:00.001+03:002014-06-18T22:34:50.203+03:00Muhaceret-i Muaşeret -- Otobüs - Liberum arbitrium*<!-- AddThis Button BEGIN --><br />
<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count"></a>
<a class="addthis_button_tweet"></a>
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium"></a>
<a class="addthis_counter addthis_pill_style"></a>
</div><script type="text/javascript" src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d"></script>
<!-- AddThis Button END --><br />
<i> Akordu</i><sup>1</sup><i> bozuk bir dünyada yaşıyoruz. Ne notalar , ne akor<sup>2</sup>lar , ne partiler</i><i><sup>3</sup></i><i>... İkinci kemanların soliste aldırdıkları yok. </i><br />
<br />
<i> Usül-bilimin</i><sup>4</sup><i> gelişme yordamı kayıp, ilk ele alınacak süje olan dünyayı , birçokları için bundan bile daha önemli olan insanı kimsenin çorbasına kattığı yok. Filozofların , bilim insanlarının sopa sallaması gereken bu kakafoniye, insanlardan arılanmış şirket adlı; ağızları , dişleri, pençeleri olmayan masalsı yaratıklar sopa sallıyorlar.</i><br />
<br />
<i> Yukarıdaki sopanın sallandığı yedi milyar amaçsız insansa yirmi dört saatlik zaman döngüsü içinde kendi yaşam radiusunu bir başkasınınkine ihtiyari,gayri ihtiyari değdiriyor, üzerine örtüyor. </i><br />
<i> Bu radyus teyellemelerinden hangilerine değinsek ortaya gülmeklik çıkacak , neş'e zuhur edecek. Amacımız katıştırmak , yok eğer gülüştürmek olsa idi bol örneklerdik. Mümkün olduğunca az örnekle tuhaf ve sarmal yazı dizisi denememize başlamaya çalışalım.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> Ne yazık ki terketmeyi pek sevmediğim memleketim İzmir dışında çok fazla tecrübe edemediğim toplu taşıma araçlarının herkesçe kullanımındaki biçimsizlik, özgürlüğü tanımaya çalışma denemelerimizin ve özgürlük üzerine geliştirilen yordamların oturuşu ve yokoluşu araştırmalarımızın başında geldi. </i><br />
<br />
<i> İster istemez sabit değişken olarak İzmirlileri kullanacağız. 2000 'li yıllar başlayana kadar olsa idi buradan övünerek İzmir'de tabi bir başka bu işler diye söze başlardım. Gelin görünki az önce meteor çarpmışçasına yaşanan herhangi bir başka şehirden farkı kalmadı İzmir'in. Bu nedenle belki de şehir adı belirtmesek bile olurdu.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> Şimdi bir bakalım toplu taşıma aracı nedir ? Cevap gayet basit toplu taşıma aracı, toplu taşıma aracıdır. Fakat biz bu terimi İnsanları -bu dünyanın yegane sahiplerini- kastederek mümkün olduğu kadar fazla sayıda insan taşıyabilen halk hizmetindeki özel veya kamusal girişimlere ait araçlar için (E..G. :otobüs, dolmuş, vapur, teleferik) kullanıyoruz.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> Bu araçların her yerde belirli genel geçer yazılı kuralları vardır. Ekseriya ön ödemelidirler, kimi özel indirim kartları çıkarmak mümkündür, ve sair.. <br />
</i><br />
<i> Yazılı olmayan kuralları da vardır; tek oturan bir delikanlının sevgili (İst'da kafa atıyolarmış ! ne güzel ve bağnaz bir şehir.) veya evli bir çiftin birlikte oturması için yer vermesi , kimi zaman inecekleri duraklara göre insanların koridor tarafına oturması , İnsanların başka çareleri olduğu sürece birbirlerine temas etmekten kaçınması...sürer..</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i> Şimdi size bir otobüs yolculuğu eylemini başlatmak ve bitirmek için gerekli olan adımlardan ve gereksiz olan adımlardan bahsetmeye çalışacağım.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i>Gerekli olanlar;</i><br />
<i>*Otobüse binebilmek için ilgili özerk yönetimin uygun bulduğu ön ödeme yöntemini hazırlayınız. (Bu bir ön ödemeli kart olabilir yahut araç ücretsizse hazırlanmak için derin bir mutluluk nefesi alınabilir.)</i><br />
<i>*Bekleme için ayrılmış özel bölgelerde sizden önce kurulmuş bir bekleme düzeni varsa riayet ediniz. (Bazen bekleme sıraları ilk bakışta ayırt edilemeyebilir fakat anarşi bile bir düzendir. Zaman-Hareket yönetimi düzenlerine saygı gösteriniz.)</i><br />
<i>* Bekleme düzeni otobüse binmek üzere ilerlemeye başladığında 1. gereklik maddesini sağlamış olmalısınız ki dikkatle okursanız ana fikrinin bir şeyleri önden hazırlayarak zaman kazanmak değil ; az sonra hayatlarının kısa bir diliminde sizinle aynı zaman ve mekanı kullanacak diğer insanların zamanlarını boşa harcamamak olduğunu göreceksiniz. Bu nedenle cep telefonu veya sevgilinizle ağır romantik uzun sarılmalar gibi ayrıntılarla birim insana ayrılan süreyi aşmayınız.</i><br />
<i>* 3. adım şoför yahut kamu temsilcisine otobüse binebilmenize delil alet-edevatı göstermeniz veya teslim etmeniz zarfında da geçerliliğini korur.</i><br />
<i>*4. adımı tamamladıktan sonra otobüsün içinde otobüsün genel durumu , sosyal ve ortak eylem öncelikliğinize göre konumlanmalısınız. Önceliklerin öncelikleri de ayrıntıya girilmeksizin sırası ile küçükten büyüğe verilmiştir.</i><br />
<i>* Yolculuğunuzu tamamlayacağınız durağa gelmeden önce mümkün olduğunca inebilme hazırlıklarınızı tamamlayınız. İneceğiniz durağa geldiğiniz de ise mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ininiz. teşekkürler.</i><br />
<i> </i><br />
<i> Gereksiz olanlar;</i><br />
<i>*İnsanın içinde olan yalnız alacası değildir. Bu nedenle kimsenin sosyal öncelikliğini gözünüze itibar ederek tartışmayınız. Elbetteki örnek vermek gerekecek, buyurun ; Nispeten yaşlı bir kimsenin sağlıklı gözüken bir delikanlıyı yer vermediği için ulu orta ve hayasızca azarlamaya başlaması .. bu delikanlı sizin gözünüzle göremeyeceğiniz veya gözlerinize göstermek istemeyeceği bir hastalığa sahip olabilir. Yapılan kabalık kişinin hastalığının izahatının istenmesi ile kat be kat artacaktır.</i><br />
<i>* Yukarıda gerekli olması iddiası ile sayılan adımların herhangi her birinde verilen hizmetin nevine ve niteliğine yüksek sesle eleştiriler buyurmak. Lütfen fikirlerinizi belirtmek için ilgili kurumların şikayet kanallarını kullanınız. Bu kanallara inanmıyorsanız sivil toplum kuruluşlarına üye olunuz ve bu kanalları kullanınız. Biliyorum siz sivil toplum kuruluşlarına da inanmıyorsunuz ama zaten siz inanmadığınız için ortada gerçek bir sivil toplum kuruluşu veya siyasi parti yok. Lütfen inanmaya başlayın..</i><br />
<i>*Farkındalık. Buraya kesinlikle sığdırılamaz ama otobüs için değinip geçeceğim. "Gnothi seauton" ya da Temet Nosce ! en azından kokunuzun. Lütfen koltuk altı tabir edilen bölgenizi insanların suratına çevirmeyin. İnsanların yüzlerine doğru derin nefes alıp vermeyin. Kimse sizin ağzınızın ne tür hastalıklara gebe olduğunu yahut ne kadar temiz olduğunu tahmin edemez. Yapmayın. Mecbur değilseniz gaz çıkarmayın. </i><br />
<i>*Muvazen olun. Kendi başınıza ayakta duramıyorsanız oturabileceğiniz aracı bekleyin.</i><br />
<i>Gereksizler bu kadar değil ama otobüs kullanımına dair aklıma gelenler bunlar.</i><br />
<i><br />
</i><br />
<i>1. <a href="http://tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=akort">Akort</a> üçüncü anlamını kabul etmemiz gerekse de ikinci anlamı üzerinden kelime oyunu yapacağız. </i><br />
<i>2. <a href="http://tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=akor">Akor</a></i><br />
<i>3. Parti : </i>Armoniyi oluşturan ezgilerden her biri.<br />
<i>4. Usül-bilim : teknoloji.</i><br />
<i><br />
</i>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-37840624358473551882011-05-26T23:37:00.001+03:002011-10-14T01:40:46.039+03:00saygı<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_tweet" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium" href=""></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style" href=""></a></div><script src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d" type="text/javascript">
</script><br />
<br />
nasıl yaratılır bir dünya;<br />
Söyle tanrıça.<br />
güvenimin derzlerinde<br />
tomurcuklanan ifritleri kara sar!<br />
soğuk ateşte tavla umudumu!<br />
fakat hislerimi yakma ne olur,<br />
tavlarken umudumu.<br />
….<br />
şimdi iki kara zeytin gibi<br />
bakıyor kaderin gözleri<br />
donuk, umarsız, kekremsi bir lezzet<br />
kıvamında;<br />
yalvarırım müsaade ediniz<br />
sığ sularından içtim nehirinizin.<br />
her yudumu farklı,<br />
her şırıltıda gizemli hatıralar saklı<br />
bu fani tatlar boğazımı yaktı.<br />
Bilmek istemenin verdiği cesarettir,<br />
bu küstahlığım.<br />
susuzluk değilmiş nihayetsiz ereğim,<br />
öğrendikçe acıktım.<br />
ilk ve iyiki de O el verdi bana,<br />
O çaldı aklımın kapısını<br />
Kendi memleketlim, ağam, beyim<br />
Hey Bre maionia’lı söyle!<br />
yaşadın mı, yaşamadın mı?<br />
Yaşadınsa hala yaşıyorsun,<br />
evrende tek bir doğru olarak.<br />
Yaşlı âmâ, büyük usta!<br />
aquarium’a bakar gibi<br />
bakmayı dünyaya;<br />
ihtimal vermeyi gözlerimin<br />
görmediğine, duyulmamışı<br />
söylemeyi,<br />
kaç bilge bilir bu dizeyi,<br />
artık<br />
ölüm bana yakın,<br />
aklımdan uzak<br />
ver eteğini öpeyim<br />
<br />
*1998Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-8367874822252927542010-08-27T15:05:00.001+03:002011-10-14T01:41:33.554+03:00Ölülerin Suyu - Taş Yağı<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_tweet" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium" href=""></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style" href=""></a></div><script src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d" type="text/javascript">
</script><br />
<br />
Bir şarkı vardı ;<br />
<blockquote>Bu dünya bizim , yok etmeyelim </blockquote>diye kavuştak olurdu. Bu dünyanın bizim olduğu kısmı gerçeklerle pek uyuşmaz fakat yok etmeme önerisi oldukça yerindedir. Dünyanın kime ait olduğu konusu uzun bir konudur ve bizi en azından bu yazı için fazla ilgilendirmez, yok edilmesi de oldukça uzun bir konudur ve biz bu deryadan bir plankton yakalasak kafidir önermesine olan saygımız adına planktonumuzdan bahsedelim.<br />
<br />
Varsayımların doğru olduğunu kabul edersek <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Timeline_of_evolution" linkindex="65">3.8 milyar yıl önce</a> prokaryot adı verilen ve basit diye nitelenen (Bir hayatın biçimini , muhtevasını onu yaşamadan bilip de sınıflayabilen kişilerce) yaşam formları ile başladığı kabul edilen yeryüzündeki hayat..<br />
<br />
Nasıl telaşlara düştükleri , nasıl öğrendikleri , nasıl soludukları , nasıl sevdikleri ve sair zilyon tane enerji dalgalanımı geçiren yaşam formları en güzel anıları ile birlikte erken , vakitlice , ihtiyari , gayri-ihtiyari biyolojik yaşamlarını tamamlayarak toprağın altına çekiliyorlar.<br />
Dünya deviniyor orojenik, epirojenik hareketler doğu alman hakemden 4.4 puan alıyor. Şecerelerini bilemediğimiz almanaklarını tutamadığımız canlılar, ısı , basınç , anaerobik ortam derken çürüyorlar ve petrol denen benim ölülerin suyu dediğim şeye dönüşüyorlar.<br />
<br />
Biz ise öyle naif bir ırkız ki ölülerin suyunu içen hareketli demir yığınları yapıyoruz . Ta ki son ölünün suyu da fiziksel değişime uğratılana kadar yapacağımızdan da eminim. Fütürisler , filozoflar , ekonomistler , biyologlar ve buna dair bundan sair bir çok kırkambar çıkıp fikirlerini söyleyecekler bu bitiş hakkında . İyi oldu diyecekler , kötü oldu diyecekler. Fakat yerine konulamaz bir şeyin yokoluşu tarifsizdir.Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-26774089920290179992010-05-01T14:35:00.012+03:002011-10-14T01:41:58.181+03:00Yunan, ve Yunanlı kelimeleri üzerine..<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_tweet" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium" href=""></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style" href=""></a></div><script src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d" type="text/javascript">
</script><br />
<br />
Öncelikle şunu belirtmek isterim ben bir etimolog değilim -Çağımızda insanlara, bu tür sıfatları ilgili kurumların denizleri değil de kıyılarını sorarak/ezberleterek dağıttığını göz önüne alacak olursak<a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a5" id="a6" linkindex="21" name="a6"><sup>*</sup></a>-, fakat ben öncelikle herhangi bir insanım , buna binaen bir düşünce işçisiyim ve buna binaen bir etimolog, tarihçi, fizikçi, kimyager, sosyolog, hukukçu, dendrolog ve sair herşeyim, öyle olmak zorundayım, beni ilgilendiren her şeyin doğrusuna , iyisine , gerçeğine ulaşmaya çalışmak benim doğam.<br />
<br />
Yunan , Tdk'nın galat-ı meşhur fasihâdan evlâdır felsefesi ile "<a href="http://www.tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=yunan" linkindex="22"><i>Yunanistan'da yaşayan veya Yunanistan halkından olan kimse, Yunanistanlı, palikarya.</i></a>" şeklinde karşıladığı sözcük. Yunanlı ise aynı kurumca da refere edilen genel-geçer dil kurallarına aykırı bulunduğu üzere sözlükler ve klavuzlarda yer edinememişse de yaşayan dilde yaygın yine dilin arifane yapısından , bilgisizlikten veya başka durumlardan kaynaklanan rekürsif(türemesine rağmen kök kelimeden anlamca farklılaşmamış) kelime.<br />
<br />
Kelime üzerine ilk kez düşündüğüm gençlik yıllarımda kelimeyi karşılaması gereken ilgili medeniyetteki kelimenin dilimizdekine benzemediğini gördüğümde şöyle demiştim : "kelime dilimize orijinal halinden benzeşmediğine göre -ki bu doğal olabilir zirâ ilgili medeniyet ile bizim medeniyetimizin ilişkileri oldukça eski- bu kelime bizim dilimize ait olmalı" bu çıkarım üzerine düşünürken <a href="http://www.tdk.org.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=yunmak" linkindex="23">yunmak</a> fiilinden yunan sözcüğünün türetilmiş olabileceği aklıma gelmişti fakat bu oldukça komik olurdu neden bir medeniyetin insanlarına "<i>yıkanan</i>" diyelim ki ? kendisini hızla çökerten bu fikirden sonra bir daha yıllarca bu konuda hiç bir şey düşünmedim.<br />
<br />
Yunan kelimesinin kökenine baktığımda çok açık bir şekilde şu kelimeyi görüyorum: <b>Ionian</b> (>>iyonyan>>iyonan>>yonan ya da yunan -son üç hâlini de yöre halkının ağzından aynen duymanız mümkündür-) "ion ilinden/illerinden olan" anlamına gelen bu kelime gibi dilimizde binlerce yılın tozunu, gizini üzerinde taşıyan kelimelerin sayısı pek az değildir.<br />
<br />
Peki ne olmuş yunan ioniansa?;<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhJzziEsIDj7aSHiVOXb-9Kw_uUenE_4hfDBYTeJg9kLpksMkOOdG4gtmqQL8BglWBJjWvlPpj2DY6u7I6NHDmK5_MVgqhhIADVeyhk-pFL8ncAwceAE7UbJfG52nTMpb939bIbRnv5b67/s1600/Turkey_ancient_region_map_ionia.JPG" imageanchor="1" linkindex="24" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhJzziEsIDj7aSHiVOXb-9Kw_uUenE_4hfDBYTeJg9kLpksMkOOdG4gtmqQL8BglWBJjWvlPpj2DY6u7I6NHDmK5_MVgqhhIADVeyhk-pFL8ncAwceAE7UbJfG52nTMpb939bIbRnv5b67/s320/Turkey_ancient_region_map_ionia.JPG" /></a></div>Öncelikle haritada<a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a1" id="a7" linkindex="25" name="a7"><sup>1</sup></a> gördüğünüz üzere Ionia hiç de bugün ilişkilendirildiği yer değildir. Anadolu halkı tarafından genellikle gâvur öneki ile anılan İzmir dolaylarında yaşamış olan medeniyet Homeros<a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a2" id="a8" linkindex="26" name="a8"><sup>2</sup></a> ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Sappho" linkindex="27">Sappho</a> gibi hexametronu<a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a3" id="a9" linkindex="28" name="a9"><sup>3</sup></a> dillendirmiş edebiyat ve sanat tarihinin en önemli isimlerini de kapsar<a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a4" id="a10" linkindex="29" name="a10"><sup>4</sup></a>. Bu medeniyetin bu gün yunan denilen halkla doğrudan bir alakası yoktur.<br />
<br />
Bugün yunan(ve Yunanistan) dediğimiz komşumuza zannediyorum onların kendilerine ve ülkelerine daha uygun buldukları adları '<i>Ellīnikī́ Dīmokratía</i>'dan yola çıkarak dilimizin fonetiğine uygun biçimde <b>Elinika</b> ya da <b>Helenika</b> insanlarına da <b>Ellen</b> ya da <b>Hellen</b> dememiz düşünce ve doğruluk nehrinde basmaya çalıştığımız kaygan ve yosunlu taşlardan birini dahi azaltır kanısındayım zahir bir yerlerden başlamak gerek..<br />
<br />
<br />
<br />
Bu yazıyı bir fikir işçisi olarak, tesadüf ettiği günün sahipleri olan işçilere adıyorum.<br />
Saygılar..<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Notlar:<br />
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a6" id="a5" linkindex="30" name="a5"><sup>*</sup></a>: Elbette mesleklerini başarıyla icra edenleri arılarım. Bunu dipnot olarak belirtmemin nedeni ise dipnota konu olan istisnaların genellikle bu konuda herhangi bir kompleks hissetmemeleridir. Yine de belirtelim.</span><br />
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a7" id="a1" linkindex="31" name="a1"><sup>1</sup></a>:Haritanın pek doğru düzgün çizildiğini iddia etmiyorum yöre tarihini iyi tanıyanlar mazur görsünler, hani şu yeni reklamlarda dedikleri gibi görsel amaçlı :)</span><br />
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a8" id="a2" linkindex="32" name="a2"><sup>2</sup></a>:Homeros başlı başına bir kütüphane olabilecek bir derinliktir. Buna rağmen kendi birikimlerimi bir yazı haline getirmeyi düşünmüyor değilim.</span><br />
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a9" id="a3" linkindex="33" name="a3"><sup>3</sup></a>:Hexametron edebi bir ölçüdür.Bu kadarını bile merak edip, bu dipnota geldiğiniz için size teşekkür edebilirim. Homeros'tan bahsettiğimiz zaman bol bol bu koro ruhuna hayat veren ölçüden bahsedeceğim.</span><br />
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://akhedemia.blogspot.com/2010/05/yunan-ve-yunanl-kelimeleri-uzerine.html#a10" id="a4" linkindex="34" name="a4"><sup>4</sup></a>:Burada daha fazla isim , ayrıntılı bilgi , neden edebiyat tarihinde bu kadar önemli oldukları ile bilgiler vererek odağı kaydırmak istemiyorum inşallah başka bir yazıda bu muhteşem ayrıntıları anlatmak şansına da nail oluruz</span>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-16077000148849765242010-01-23T16:02:00.001+02:002011-10-14T01:42:24.937+03:00sudo<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_tweet" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium" href=""></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style" href=""></a></div><script src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d" type="text/javascript">
</script><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://imgs.xkcd.com/comics/sandwich.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="http://imgs.xkcd.com/comics/sandwich.png" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">yorumsuz </div>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-90100489298517362542009-11-07T09:50:00.004+02:002014-06-18T22:25:42.761+03:00Bir Memleketi kendine getirmek - II Medeniyetin Çekirdeği<!-- AddThis Button BEGIN -->
<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count"></a>
<a class="addthis_button_tweet"></a>
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium"></a>
<a class="addthis_counter addthis_pill_style"></a><br />
</div><script type="text/javascript" src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d"></script>
<!-- AddThis Button END --><br />
<span style="font-size: small;"> </span><span style="font-size: small;"> <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Protagoras">Her şeyin ölçüsü insandır</a> ön kabulünden yola çıkmak gerekirse takdir edersiniz ki memleket insanlar olmadan bir taş yığını olur. Öyleyse insan bizim için -en azından bu konu için- medeniyetin çekirdeği sayılmalıdır. İnsan bireye , birey yurttaşa dönüşmedikçe bir memleketin selametinden bahsetmek söz konusu olamaz, olmamalıdır. </span><br />
<span style="font-size: small;"> </span><span style="font-size: small;"> </span><br />
<span style="font-size: small;"> Bir memlekete nasıl yurttaş kazandırılabilir ? </span><br />
<span style="font-size: small;"> </span><br />
<span style="font-size: small;"> Bireye yurttaşlık bilinci kazandırmak için tarih boyunca sıradışı yöntemler denenmiş , denenmektedir. Başlangıçta insanların kendilerinden kısmen ve / veya tamamen üstün tutmayı kabul ettikleri bir takım kimseler / zümreler, sonraları kendilerine verilen bu önceciliği kimi zaman doğuştan gelen bir hak, kimi zamansa kazanılmış dahi olsa kaderin, tanrıların vb insanüstü bir kanaatin kendilerine bu hakların tanınmasında rol oynadığını sanarak kendilerini bu öncecilikle bütünleştirdiler. Bu bütünleşme kendilerini toplumdan ayırmalarına , toplumu (kendileri gibi insan olan diğerlerini) farklı bir gözle görme , yönetme duyguları , metodları geliştirmelerine neden oldu. </span><br />
<span style="font-size: small;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small;"> - Önce bileklerinden el aldılar , güçlü olan diğerlerini korku ile yönetti. </span><br />
<span style="font-size: small;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> - Sonra Tanrılardan el aldılar , yöneten kendini ve diğerlerini kendinden daha üstün bir karar verme mekanizmasının gücüne saygı duymak zorunda bırakarak yönetilenlerle arasında korkudan farklı fakat korku ile karışık yeni bir bağ geliştirdi.</span><br />
<span style="font-size: small;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> - Resmi yalanlar söylediler. Bu yalanların en güzeli Augustus </span><span style="font-size: small; text-decoration: none;">tarafından kendisine minnettar olan </span><span style="font-size: small; text-decoration: none;"><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Publius_Vergilius_Maro">Publius Vergilius Maro</a>'ya verilen bir ulus ruhu yaratma görevidir. Vergilius <i>Aeneis</i> adlı destanını büyük usta Homeros'tan esinlenerek ve fakat duymuklara dayanmadan yani "uydurarak" yazmıştır. Amacı(ları) Roma halkına bir geçmiş vererek formel bir örgütün sağlam temellerini oluşturmaktı. Romalı yurttaşlar bu güzel yalana bayıldılar.</span><br />
<span style="font-size: small;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> - Cebir kullandılar. Atinalı Peisistratos yurda 3. dönüşünde beraberinde getirdiği paralı askerlerine kendisi halka konuşma yaparken gizlice silahları toplayıp meclis binasında bir odaya kilitlemelerini söyledi. Silahsızlandırılmış halka bundan sonra ülkenin kendi Tyrannosluğu ile yönetileceğini bildirdi.</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> - Sonunda daha optimize yöntemler devreye alındı Cumhuriyet içlerinde en başarılı olanı gibi görünsede <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Draco_%28lawgiver%29">Drakon</a> tarafından Atina'ya getirilen yasalar toplum içindeki dengeyi korumaya ne yazık ki yetmedi. Tarih özet bir tekerrür döngüsü oluşturdu ve sonraki 2 binde de benzer erk denemeleri bizi günümüze ulaştırdı.</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> Bir bireyin , bir memleketin gerçek bir yurttaşı olması için yukarıdakilerden başka bir şey lazımdır. Öncelikle kendini yaşadığı coğrafyaya ait hissetmelidir. Sonrasında ise yaşadığı yerin kurallarını makul bulmalıdır. Bunlardan sonra eğitilegeldiğini de kabul edecek olursak -Eğitilmek her zaman akademik kariyer anlamına gelmeyebilir- birey elindeki bilgileri yargı potasına atar, eritir ve yaşadığı yeri sahiplenme güdüsünü ortaya çıkarır. Sahiplenme güdüsü beraberinde içtenliği ve vazgeçilmezliği getirir.</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"><br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> Çok eski bir savaş kuralı vardır; bir şehri fethedecekseniz o şehirdeki her bir adama karşılık beş adamınız olmalıdır. Doğru yetişmiş bir yurttaş ürettiği herşeye değer katar bu iğne de olabilir vatan savunmasıda ..<br />
</span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> </span><br />
<span style="font-size: small; text-decoration: none;"> <br />
</span>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-76241436664715336752009-10-15T10:00:00.003+03:002011-10-14T01:43:06.206+03:00Sen de kimsin ?<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_tweet" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium" href=""></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style" href=""></a></div><script src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d" type="text/javascript">
</script><br />
<br />
Evrendeki tüm yaşam formları aynı ortak güdüye sahiptir. Yaşamak. Bütün canlılar birim alanda , minimum tüketim ile maksimum yaşam ünitesinin yaşamasını sağlayacak bir aşamaya doğru evrimleşir/devinirler.<br />
<br />
İnsanlar da bu ortak zekadan paylarını almışlardır. Gerek doğalarını, gerek öğrenme yeteneklerini , gerekse diğer melekelerini kimi zaman kasten kimi zaman gayri ihtiyari bir şekilde bu amaç uğrunda kullanırlar.<br />
<br />
Bu uğurda kullanmaya çalıştıkları veya kullanmakta en başarısız kaldıkları silahları olan beyinlerini yüzyıllardır terbiye etme gayretindedirler. Bunu yapabilmek için <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Arthur_Schopenhauer" linkindex="15">Schopenhauer</a> 'in dediği gibi düşünce denizine açılırken kendilerine geri dönebilecek limanlar bıraktılar.<br />
<br />
Shcopenhauerin limanları, insanların <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Heraklitos" linkindex="16">Heraklitos</a> adlı sinirli bir ihtiyarın duyulan , inanılan hikayelerden ibaret bir dünyaya salt mantığa dayalı sistemli bir düşünce olan "Logos"u sunmasıyla önce sersemleyip sonra uzun evrelerde ürettiği sınıflama , arşivleme vb. temel yöntemlere dayalı bilim adını verdiğimiz ortak düşünebilme pakedi ile hemen hemen aynıdır. Gelişen usül bilimleri basit olandan karmaşık olana doğru ilerledi, bilim ağacı genişledi , uzmanlaştı , insandan uzaklaştı , mikrolaştı. Bilim ağacı daha da genişleyipte müsebbiblerini dahi bütünü göremez hale getirdi kaldı ki insan görebilsin.<br />
<br />
Ben ve / veya benim gibiler bu arada bir yerlerdeler doğamız gereği zaten daha iyi olana itiliyoruz , ben de doğanın bana yüklediği görevi yerine getirmeye çalışan aciz bir formum.<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;">not:Darmadağın anlatımım üslup değil acemiliktir bilginize..</span>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-19844478591254702492009-10-01T09:28:00.015+03:002011-10-14T01:43:29.586+03:00Türklerin Devletçilik Geleneği ve Genel Eşitlik İlkesi<!-- AddThis Button BEGIN --><br />
<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count"></a><br />
<a class="addthis_button_tweet"></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium"></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style"></a><br />
</div><script type="text/javascript" src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d"></script><br />
<!-- AddThis Button END --><br />
Bu yazının sabah sabah zuhur etmesinin nedeni dün İzmir'de gerçekleşen bir protestonun bu sabah kahvaltıma yansımasıdır. Türkiye 'nin şu andaki başbakanı dün İzmir Dokuz Eylül Üniversitesini filan falan açılışı nedeni ile ziyaret etmiş. Başbakanın açılış konuşması sırasında bir öğrenci omuzlarında yükünü hissettiği bir takım nedenlerle devlet görevlisinin konuşmasını kesmek istercesine bağırıyor, görevliyi(başbakan) cumhuriyetin yıkılması tehlikesinden sorumlu tutmak istiyor..<br />
<br />
Bizi ilgilendiren kısmı burada başlıyor, çocuk ayağa kalkıp da ilk cümlesini söyleyeyazarken, ense kökünden -başbakanın konuşma seromonisini onlarca gencin hayatından daha değerli gören- bir cengaver çıkıp çocuğu sıkboğaz ediveriyor. Öyle ki ben izlerken "şimdi boynunu kıracak!" diye izledim.<br />
<br />
Müsaade ederseniz bu adamı/ları karalamak yerine genel geçer bir şeyler söylemek istiyorum.<br />
<br />
1-) Teoride bir insanı bir diğerine üstün kılan herhangi bir nitelik , nicelik yoktur. (Pratik içinde aynısını söyleyeyebilseydik şu anda başka bir konuda bir şeyler yazmayı deniyor olurdum. Belkide bir zeytin ağacı altında uzanıyordum.)<br />
<br />
2-) Memleketin kimi yerlerinde kimi nedenlerle göreve getirilmiş insanlar ; insanlar tarafından seçilir ve insanlara hizmet etmek için seçilir.<br />
<br />
3-) Aynı memleketin aynı vatandaşlık haklarına sahip insanları, kendileri adına bir takım işleri (Uluslararası ilişkiler , maliye, yerel yönetim...) yönetmeleri için seçtikleri vatandaşlara hesap sorma hakkına sahiptir. Seçilmiş kimsenin ise ilk görevi hesap vermektir.<br />
<br />
Seçilmiş bir görevli bir protokolcülük oyunundaki "buraları ben yarattım" şarkısının bölünmemesi için bir vatandaşının tartaklanmasını kabul edilebilir buluyorsa , bu görevlinin ahlaki ve sosyal değer yargıları üzerinde düşünmenin önemi ve gereği yoktur.<br />
<br />
Burada düşünmemiz gereken kendi değerlerimizdir. Bu olayı kabul edilebilir, sindirilebilir bulan bizlerin bu tutumu sürdürme konusundaki yaklaşımı , benim için yegane merak konusudur.<br />
<br />
<br />
İlgilenenler için not: Başlık yazı ile alakasız duruyor olabilir. Kapalı halde bile anlaşılır bulunduğunu düşündüğüm ayrıntı <a href="http://www.ttk.org.tr/">Türk halklarının geçmişten getirdiği</a> güçlü devlet yapılarının bu gün demokrasi ve eşitlik içinde kimilerinin dediği gibi "primus inter pares"<span style="font-weight: bold;">*</span> haller doğurmasıdır. Günümüzün siyasi ve sosyal yapısı içinde bu güçlü gelenek paternalist<span style="font-weight: bold;">**</span> ve nepotik<span style="font-weight: bold;">***</span> bir kabuğa dönüşmüştür. Birçokları bu davranış biçimini bilinçsizce-bu ananeye dayanan kasıtlı bir bilinçsizliktir- sürdürmeyi evla bulmaktadır.<br />
<br />
------<br />
<span style="font-size: 78%; font-weight: bold;">*Primus inter pares: Kısaca iki eşit insandan birinin diğerine göre daha "eşit" olması durumu<br />
<br />
**Paternalizm: Tdk. çev. ile <a href="http://tdk.org.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=paternalizm">Babacılık</a> , kısaca değinmek gerekirse hani şu mahalle abilerine veya kimi başka informel örgüt büyüklerine gizemli bir saygı gösterme durumu.<br />
<br />
***Nepotizm: Eş, dost, akraba kayırıcılık, <a href="http://tdk.org.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=nepotizm">tdk</a></span>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-12794756394231527022009-09-14T13:53:00.009+03:002011-10-14T01:43:46.400+03:00Bir memleketi kendine getirmek<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_tweet" href=""></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium" href=""></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style" href=""></a></div><script src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d" type="text/javascript">
</script><br />
<br />
Bir memleket nasıl kendine gelir ?* Kendinden nasıl gitmiştir ?** "Kendi" nedir ne olmalıdır ?*** Bu yazıdaki yolculuğumuz bu ve benzeri genel geçer sorulara cevap arayışıdır.<br />
<br />
Nefes.<br />
<br />
Öncelikle Usül biliminin (Teknoloji) , kültürel yapının , genel ahlaki değerlerin değişmesi ile ilgili çok basit bir matematik yasaya değinmek istiyorum. Klasik bir iterasyonda (Örneğin: nüfus artışı, Nüfus sürekli artmaktadır. ) Anakütle sabit bir oranla büyüyorsa , anakütle büyüdükçe büyüme hızı artacaktır.(<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya_n%C3%BCfusu">Nüfusla ilgili bir kaç veri araştırması yaparsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız</a>.). Yukarıda saydığım diğer etmenler de zaman içerisinde değişim hızlarını giderek arttırdılar.<br />
<br />
Bir yanda çağlar aşılırken bir yanda hâlen eski model, köhnemiş , anlayışsız , onarılacak yeri kalmamış siyasi modellerin korunmaya çalışıldığını, dayatıldığını , öğretildiğini görüyoruz. Binlerce yıllık siyasi modeller güç odaklarını değiştirmelerine karşın aynı şiddetle, capcanlı karşımızda duruyor, durmakla kalmıyor bize hükmediyorlar.<br />
<br />
Bu kimselerle halkın arasında duran basın/yayın/medya veya adı herneyse tabakası bir üst paragraftakilerden daha acı halde. Hepimizin yaşadığı, gözümüz önünde gelişen olayları tek tek örnekleyecek , ispat edecek değilim kaldı ki bu bir fikir yazısı.<br />
<br />
<br />
Şimdi sorularımıza geri dönelim<br />
<br />
***Kendi nedir, ne olmalıdır ?<br />
Kendi ; Kendinde olan , Kendi özünde olandır. Desteklenmeyen , itilmeyen, çekiştirilmeyen , yansıtmayan, kendi parlaklığı olan , kendini anlamak için başkasına ihtiyaç duymayandır. Ecnebilerin unique dedikleri şeydir kendilik. Bambaşka şeylerden oluşan tek bir duygu , tek bir anlayış..<br />
<br />
**Kendinden nasıl gitmiştir ?<br />
<br />
Bir memleket kendinden kim olduğunu unuttuğunda gitmeye başlar. Kendiliğini bırakıp başkası olmaya kalkıştığında / özendirildiğinde / zorlandığında , o artık kendini terk ediyordur. Binlerce farklı hücresini unutup tek bir hücresinde kendi olduğunu sanmaya çalıştığı zaman gitmiştir kendisinden.<br />
<br />
* Bir memleket nasıl kendine gelir ?<br />
<br />
Bir insan kendisine nasıl gelirse bir memleket te kendisine öyle gelir. Önce kendinde olmadığını farkeder , sonra başını sağa sola sallayıp gözlerini kocaman açar. Sonra da ayağa kalkar!Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-91113403257425631622009-02-16T22:14:00.001+02:002011-10-14T01:44:19.442+03:00İlk Celse = Zekâ<!-- AddThis Button BEGIN --><br />
<div class="addthis_toolbox addthis_default_style "><a class="addthis_button_facebook_like" fb:like:layout="button_count"></a><br />
<a class="addthis_button_tweet"></a><br />
<a class="addthis_button_google_plusone" g:plusone:size="medium"></a><br />
<a class="addthis_counter addthis_pill_style"></a><br />
</div><script type="text/javascript" src="http://s7.addthis.com/js/250/addthis_widget.js#pubid=xa-4e97681a5408587d"></script><br />
<!-- AddThis Button END --><br />
<span style="color: black; font-family: "times new roman";">İnsan ısınmadan ciddi konulara bulaşmamalı.</span><br />
<span style="color: black; font-family: "times new roman";"><br />
Öyle bir devirde yaşıyoruzki belleğe dair her kımıltı atom altı parçacıklar hızında flulaşıyor, kamulaşıyor. Ne düşündüğümüzü, neden düşündüğümüzü , ne zaman düşündüğümüzü, nasıl düşündüğümüzü hesap edecek , hatırlayacak kadar derin düşünemiyoruz.</span><br />
<span style="color: black; font-family: "times new roman";"><br />
Başlamak için zekâyı seçtim. Tamam iyi bir başlangıç olmayabilir yine de bir başlangıç..</span><br />
<span style="color: black; font-family: "times new roman";"><br />
Sokakta dolaşıyorsunuz , tivi</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>1</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> izliyorsunuz, neşriyata</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>2</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> bakıyorsunuz , ... , her gördüğünüz duyduğunuz konu hakkında bir fikriniz var. elde bir</span><br />
<span style="color: black; font-family: "times new roman";"><br />
Mevzu bahis konularla ilgili birikimlerinizi ve her ne kadar dikkat etmesenizde rahme düştüğünüz günden -hatta daha öncesinden- bu yana getirdiğiniz kalıplarınızı örerek ortaya yargılar koyuyorsunuz. elde iki</span><br />
<span style="color: black; font-family: "times new roman";"><br />
Herhangi bir sohbet esnasında brownian</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>3</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> hayat eğrilerimiz -kimileri öyle olmadığına inanır- boyunca bizimki ile kimi zaman örtüşse bile genellikle oldukça farklı bir uzayda hareket eden başka eğrilerin sahiplerinin bizimkiler gibi oluşturduğu yargılarıyla tokuşturuyoruz. (aha)</span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"><br />
Bu tokuşma esnasında hatta esnası kelimesinin tam olarak tekabül</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>4</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> edemeyeceği kadar kısa bir süre içinde karşı yargıya (salak) , (cahil), (hımm zekice) , (bildiği yerden denk geldi, du konuyu değiştirem), (offf:/) , vb. özet yaklaşımlarla karşı fikri eleyip bir kenara atıyoruz. Bu zihnimizin kullandığı bir takım hız kazanma prosedürlerinden</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>5</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> biridir. Bu duruma nasıl geldiğinizi anlamaya çalışmak için hayatınıza kısa bir bakış fırlatmanız gerekebilir ki bu her zaman çözüm olmaz. (Kimileri hiç denemez de zaten)<br />
<br />
</span><span style="color: black; font-family: "times new roman";">Örnek tokuşma anında ortaya gerçek bir terazi koyduğumuzda bir taraf daha vakur</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>6</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> , olumlu , tecrübeli, perspektif sahibi, sabırlı vb. parametrelerle</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>7</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> diğer taraftan üstün bir konumda kalabilir. (Her ne kadar mahalledeki gençler arasında bu üstün kişi fildişi kıyısının</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>8</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> ilk onbirini sayabilen kişi olsa da) İşte burada biraz düşünmek gerek<br />
<br />
</span><span style="color: black; font-family: "times new roman";">Benim savım şu : Diğerlerinden daha zeki (Toplam Potansiyel zeka sahibi) bir insan yoktur. (IQ var EQ var filân filân) Yukarıdaki örnek durumda hangi tarafın daha hızlı kavrayabildiği , yorumlayabildiği gerçeği öncülleri</span><span style="color: black; font-family: "times new roman"; font-size: 78%; font-weight: 700;"><sup>9</sup></span><span style="color: black; font-family: "times new roman";"> nedeni ile diğerinin karşısında düşeceği durumu etkilemez. (kıvırma sanatı göz ardı edilmiştir).<br />
<br />
</span><span style="color: black; font-family: "times new roman";">5. paragrafta anlatmaya çalıştığım nedenler sayesinde doğru yetiştirilen bazılarımız; doğru yetiştirilemeyen bazılarımız hakkında salak , öküz, vb. yorumları yapma hakkını bulabiliyor(Demek ki o kadar da doğru yetiştirilmemişiz.)</span><br />
<br />
<br />
<ol style="color: black; font-family: times new roman;"><li><span style="font-weight: bold;">Tivi</span>: (Amerikan özentisi kısaltma) , Televizyon, Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Neşriyat</span> : Yayın</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Brownian</span>: Belirlenemez (anlamında kullandım , kabalığıma dayanarak)</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Tekabül</span>: Karşılık olma, karşılama.</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Prosedür</span>: Önceden belirlenmiş toplu iş tanımı diyelim</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Vakur</span>: Ağırbaşlılık.</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Parametre</span> : Değişken</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Fildişi Kıyısı</span>: Batı Afrika'da yer alan , kakao üretiminde lider bağımsız bir <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Fildi%C5%9Fi_K%C4%B1y%C4%B1s%C4%B1">ülke</a>.</li>
<li><span style="font-weight: bold;">Öncül</span>: Bir bilimsel çalışmada işe koyulurken, araştırmaya konu edilmeksizin doğru sayılan önerme.</li>
</ol>Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6728016730086822450.post-22849497417039747012008-08-26T22:40:00.001+03:002009-12-05T09:12:35.399+02:00İlk kez..Bir kaç günden beri yapmaya kalkıştığım şeyi bugün başarmış görünüyorum , wordpress'teki iki denememden sonra bloggerda tek kerede açmayı başardığım pencereden insanlara bir şeyleri işaret etmek, düşündürmek gayesindeyim. Elbetteki yorumlar (peyamlar , diyalektik) ile fikri çürütmeniz , manipüle etmeniz , geliştirmeniz , ve sairi mümkün.<br />
Fakat hatırlatmak isterim ki ; sayfa bana ait , şansınızı fazla zorlamayın. Adaletin , doğanın yahut benim kanunlarımla yönetilecek olan okula hoşgeldiniz.Murat Ağaldayhttp://www.blogger.com/profile/17107883845316201066noreply@blogger.com0